Türk malı da ne oluyor?

Digiturk’ün dizi kanallarını seviyorum. Benim nasıl dizi sevdiğimi bilen birileri seçiyor muhtemelen dizileri. Genellikle yapımlarla iyi anlaşıyorum. Bugün seyrettiğim Harry’s Law isimli dizinin ikinci sezonunun 7. bölümü kafamdaki birçok soruya cevap verdi. Diziyi bilmeyenler için, Harry abla, orta yaşın üstünde, büyük firmalarda ortalığı kasıp kavurduktan sonra kendi küçük şirketinde kendi yağıyla kavrulan zeki bir avukat. Kendi deyimiyle kadın, beyaz ve cumhuriyetçi.

Bıldırcın avlamaya giderken yolunu polis kesiyor. O bölgenin kanunlarına göre orada ABD dışı markalı araba kullanamayacağını söylüyor ve onu hapse atıyor. Olay mahkemelik oluyor. Belediye başkanı bu kanunu yurt dışından ithal edilen ve trilyonlarca dolarlık dış ticaret eksiği yaratan arabaları yasaklayarak ABD halkının daha çok iş bulacağını düşündüğünü söylüyor.

Tartışmaların hepsine girmeden arada Harry ablanın söylediği ilginç bir cümleyi aktararak esas konumuza girmek istiyorum: Apple’ı düşünün, tam bir ABD malı. Ama tamamen Çin’de üretiliyor. Oysa Toyota, klasik bir Japon markası. Ve en çok ABD’deki fabrikalar ve oranın iş gücüyle üretiliyor. Şimdi söyleyin bakalım: Apple ABD malı olduğu için ekonomiyi kurtarır mı, Toyota Japon malı olduğu için ülkeyi batırır mı?

Şimdi ülkemizin içinde bulunduğu duruma bakalım: Ülkenin köklü holdingleri yıllar boyu ülkemize Fransa vesair ülkelerden bisküvi markaları getirip burada paketleyip satmış ve paralarına para katmış. Sonra devletin kurtarmaktan helak olduğu bankaları ilk fırsatta yabancı ülkelere satmış. Elde ettiği parayı yatırıma dönüştürmemiş. Teknoloji gibi katma değeri yüksek alanlarda başarılı olamamış güç bela ürettiği markaları da İngiliz’e Fransız’a kağıt masrafı parasına vermişiz.

Sonra ülkemizde ülke teknolojisi olsun diye kendimizi paralamaya başlamışız. Örneğin kural koyucularımız eğer 3G ihalesi almak istiyorsanız eser sayıda Türk mühendis çalıştırmalısınız dedi. Şahane. 3 operatör kelle başı 250 mühendis çalıştırsa… İnanılmaz bir ARGE doğar bu ülkeden. Peki öyle oldu mu? Tam olarak değil. Yabancı şirketler burada 3G baz istasyonu dikebilmek için eser sayıda Türk mühendis diplomasına sahip şirketleri satın aldı. Beş kuruşluk ARGE yapmalarına gerek bile kalmadan (ki kural koyucular yılda şu kadar patent isteriz sizden demiyordu) oturdukları yerden para kazanmaya başladı o mühendisler. Mevcut firmalar da bu sayede ARGE yeteneklerini kaybetti.

Yarın Fatih Projesi kapsamında Türk malı cihazlar üretme zorunluluğu getiriliyor bize. Hemen bakalım Türk malı tabletlerin içine konabilecek malzemelere… Biz ekran yapabiliyor muyuz? Kapasitif ekran yapabiliyor muyuz? Biz işlemci üretebiliyor muyuz? Biz disk üretebiliyor muyuz? Biz hiç açık kaynak kodu kullanmadan kendi işletim sistemimizi yazdık mı? Android açık kaynak kodlu mu? Bütün bunlara cevabımız hayırsa (ki bana öyle gibi geliyor) biz burada plastik üretip yabancı parçaları birbirine bağlayarak mı Türk malı üreteceğiz?

Buna inanmak için gerçekten Türk malı olmak gerekiyor.