TeliaSonera Estonya’yı Türkiye ile paylaşmaya hazır

Estonya, milli maçlar da olmasa gündemimize girecek bir ülke değil. Çünkü biz yaptığını çok beğenen, doğruyu bir tek bizim bildiğimize inanan bir ülkeyiz. Dünyayı yakından takip eden bilişimcileri tenzih ederek Estonya’yı masaya yatıralım.
İskandinavya ile kıta Avrupası arasında kalan bu ülke, tarihi boyunca çevresindeki herkesten çok çekmiş. Tarihi boyunca Almanlar, Danimarkalılar ve Rusların boyunduruğu altında kalmış. Bir o bir diğeri istila etmiş bu ülkeyi. Tam bağımsızlığına 1991 yılında, SSCB’nin duvarlarının yıkılmasıyla, büyük bir halk hareketi halinde kavuşmuş. Bağımsızlığına kavuştuktan sonra eski Türkiye gibi 70 sente muhtaç bir halde, kendi yolunu çizmeye çalışmış.
Kısa bir duraklama döneminin ardından çalışkan Estonyalılar kurtuluşun bilişimden geleceğini öngörmüş ve bu yönde adımlar atmaya başlamışlar. Önce okullarda bilişimi yaygınlaştırmışlar. Neredeyse ilkokul seviyesinde yazılım sınıfları açılmış. Ardından devlet olarak tüm yatırımlarını bu alana kanalize etmişler.
2000’li yılların başında başlattığı bu eylemin sonuçlarını almaya başlayan 1.3 milyonluk ülke; ABD’nin 8, Türkiye’nin 84. sırada olduğu Dünya Özgürlük Endeksi’nde bir numaraya kadar yükseldi. Okulların tamamında öğrencilerin tamamının bilgisayarla eğitim gördüğü ülkede internet penetrasyonu yüzde 76. Mobil telefon kullanım penetrasyonu yüzde 120 olurken ülkede 2009 yılından bu yana 4G hızlı mobil internet kullanılıyor.
Peki bu yapılanlar ülkeye ne kazandırmış? Elbette ki çok şey: Öncelikle bankacılık hizmetlerinin yüzde 99’u internet üstünden yapılmaya başlanmış. Gelir vergisi beyanlarının yüzde 94’ü internet üstünden yapılırken devlet daha hızlı ve eksiksiz vergi toplamış. Ülkede yapılan seçimler internet üstünden oylamaya açılmış ve nüfusun yüzde 24’ü oylarını online olarak vermiş. Nüfus sayımlarının sanal ortama kaydırılmasıyla sayımların yüzde 66’sı internetten yapıldı.
Bugün ülkede otoparklar dahi internet ve mobil teknolojiler üstünden yönetiliyor ve vatandaşlar bu alanı oldukça sahiplenmiş görünüyor. Hepimizin o ya da bu şekilde kullandığı Skype, bir Estonya ürünü. Oradaki insanların beyin kıvrımlarından çıkmış. 8.5 milyar dolar gibi, ülkemizde satışı gerçekleştirilen birçok Telekom şirketinin neredeyse toplamı kadar kaynak aktarmış ülkeye. Hem de milli değerlere zeval vermeden…
Ama baktığımızda ülkenin ekonomik dirilişinin temelinde e-devlet hizmetlerinin çok önemli bir rolü var.
Estonya e-devleti oldukça akıllı bir biçimde kurmuş. Bizde olduğu gibi birer birer e-devlet hizmetlerini hayata geçirip ardından bunları neredeyse imkansız bir biçimde birbiriyle konuşturmak yerine önce X-Road adını verdikleri bir bilgi otobanı kurmuşlar. Sonra bu otobanın üstüne hizmetleri tüm bilgileri birbiriyle paylaşabilecek şekilde eklemişler.
Bugün elektronik sağlıktan şirket kurmaya, otomobil plakası başvurularından nüfus kayıtlarına kadar yüzlerce hizmet internet ortamında. Devlet doğumundan itibaren her vatandaşa birer elektronik posta adresi ve çipli bir kimlik kartı vermeye başladı. Bu kimlik kartı, sanal ortamda vatandaşların her işini görmesini kolaylaştırıyor. Güvenli elektronik kimliklerin yüzde 30’u da mobil ortama taşınmış.
En güzel bakış açısı ise e-devlet hizmetleri özel sektör ile paylaşılmış. Eğer bir banka veya sigorta şirketi bu verilerle bir iş yapmak istiyorsa bunu esnetilmeyen kurallarla sisteme katkı yaparak gerçekleştiriyor. Vatandaş, devletle özel sektörün bu birlikteliğinden daha çok fayda sağlıyor. Ya bu alanda gereksiz reklamlar gelirse? Hayır sistem o kadar şeffaf ki bir trafik polisi bile sizin bilgilerinize erişse sizin haberiniz oluyor ve “bir dakika ne oluyor” diyebiliyorsunuz. Eğer gereksiz bir sorgu olursa bunun hesabını soruyorsunuz.
Ama işin en ilginç tarafı, Estonya “oh ben ne güzel yaptım artık oldum” diyerek bir kenara çekilmemiş. Bir demo merkezi kurmuş. Bu merkez, ülkede etkin olan HP’den Microsoft’a ülkemizde de adını sıkça duymaya başladığımız TeliaSonera’ya kadar dünya devlerinin katkılarıyla hayata geçmiş. Burası ülkenin bir bakışla böbürlenme, diğer bakışla ise müşteri bulma alanı haline gelmiş. Buraya katkıda bulunan şirketler, Türkiye’de bazılarından alıştığımız üzere kendi reklamlarını yapmıyor. Onun yerine bilgi birikimlerini tam olarak aktarıyor.
Bunun sonucunda Estonya; Belçika’dan İsveç’e, Azerbaycan’dan Hollanda’ya kadar birçok ülkenin devlet başkanı seviyesinde uğrak merkezi haline gelmiş. Ülkenin en yetkin isimleri buraya gelerek burada e-devletin nelere kadir olduğunu, neler yapabileceğini görüyor. Azeri yetkililer, bu merkezden çok faydalandıklarını söylerken işbirliğini daha ileri taşımakta kararlı.
Bu noktada TeliaSonera Türkiye’ye ilginç bir öneriyle geliyor: Turkcell’in en büyük hissedarı Telia Sonera, aynı zamanda Estonya’nın en büyük GSM şirketi olan EMT’nin sahibi. Şirket; kendisinin de ciddi emeği olan, burada oluşturulmuş bilgi birikimi ve e-devlet uygulamalarını Türkiye’ye getirme isteğini dile getiriyor. Türkiye’nin en büyük teknoloji şirketlerinden birinin en büyük ortağı olarak böylesi bir teklifle gelmelerindeki en büyük motivasyonları, ülkemizde teknolojinin daha çok gelişmesi. Çünkü teknoloji ne kadar gelişip kitleler tarafından sahiplenilirse yatırımlarının o derece değer kazanacağına inanıyorlar. Bu bakış açısıyla bir “kazan-kazan” ilişkisi oluşturmaya çalışıyorlar.
Dünyanın doğusundan batısına herkesin ciddi kaynak aktararak elde etmeye çalıştığı bu danışmanlık bizim için çok güzel fırsatlar taşıyor. Bizim her ne şart ve koşulda olursa olsun “biz daha iyisini yaparız” veya “biz bunları zaten çok iyi biliyoruz” demememiz gerekiyor.
Bir peygamber sözü olan “İlim Çin’de bile olsa bulunuz” sözünü göz önünde bulunduracak olursak, Estonya mucizesini ülkemize getirmek bir ibadet yerine geçecektir.