Telekomünikasyonu ölümüne savunmak

Böyle konuşunca dile çok kolay geliyor: Darbe girişimi oldu, kandırılmış darbeci askerler telekomünikasyon altyapısını ele geçirmeye çalışırken Türk Telekom’un 6 çalışanı şehit düştü.

15 Temmuz için herkesin farklı bir hikayesi var. Ama Türk Telekom’un anlattığı hikaye beni gerçekten çok fena yapıyor. Bir şirkette çalışıyorsunuz. Dan diye postalı vurup bir grup ne idüğü belirsiz adam içeri giriyor ellerinde çok acayip silahlarla. Diyorlar ki telekom sistemini bize teslim edin. Edersiniz etmezsiniz derken 6 insan oracıkta, İstanbul’un göbeğinde, bir özel şirkette öldürülüyorsunuz. Yanlışlıkla ateş almış br silahtan çıkan kurşunla, freni patlamış yoldan çıkan bir arabanın içinde, çatıda anten takarken ayağınızın kayıp aşağıya düşmenizle değil. Askerler tanafındarn nişan alınıp ateş edilerek…

O gece mesaileri olmayabilirdi. O gece olayları haber alıp oraya gitmemiş olabilirlerdi. O gece ne idüğü belirsiz adamlarla orada karşılaşmayabilirlerdi. Her ne yapmış olurlarsa olsunlar ölmeyi hakedecek bir şey yapmamışlardı. Bu tartışmaya açık değil.

Türk Telekom çalışanı olarak ayda kaç para maaş alıyorlardı ki? Zaten para için yapılacak bir şey değil ölüme gitmek. O gece birçok güzel adam, ülkede kullanıcıların internete girmesini engellemek isteyenleri engellemeye çalışırken öldü. O gece herkes ne olup bittiğini kesintisiz bir biçimde görebilsinler diye… Kesilse ne olacak ki internet? Bunu oturup mantıklı bir biçimde enine boyuna tarttıklarını düşünmüyorum. Sadece işlerini yaptılar.

Ben işin darbe tarafında değilim. Asker, fetö, iktidar, muhalefet taraflarında da değilim. 6 insanın birileri internete girebilsin, telefonla konuşabilsin diye kendini feda etmesini düşünüyorum. Beynim kafama sığmıyor…

Bir çocuk tren yoluna düşmesin diye ani karar verip kendini feda etmek… Bir kadına saldıran bir güruha sonunu düşünmeden dalmak… Bir çocuk için böbreklerinden birini bağışlamak… Diğer tarafta bir ülkede telekom hizmetleri kesilmesin diye kendini kurşunların önüne atmak. Aradaki çok büyük farkı görebildiğinizi düşünüyorum. Çok daha şaşırtıcı bir fedakarlık bu. Para pul karşılığı yapılacak bir şey değil.

Gündelik telekomünikasyon haberleri için haber araştırmaları sırasında tekrar okuyup tekrar beni nefessiz bırakan bir metinden alıntı bu. Bıraksanız günlük şöyle yeni telefon çıkmış böyle yeni kasa bilgisayar gelmiş, şu alet şu kadar megapiksel fotoğraf çekmiş, internetin kotası şu olmuş haberleri arasında duran, çok da reytingi yüksek olmayan bir metin bu. Ölen herkesin hikayelerinden farklı bir metin barındırıyor sunucu, switch ve bakır kablolar için kendini ateşin önüne atan adamların durumu.

Megabit, megapiksel ve megametre fiberin anlamsız kaldığı bir yer.

Esir alınmış telekom çalışanının diz çöktüğü yerde, bina girişinde bir yazı var geceyi en acayip şekilde tanımlayan: “Kalbimizin yeni şekline giden bir yol burası…”