Müşteriyi sepet yerine koymak

logo_ysBu yazı. ilk açıldığından bu yana üyesi olduğum, geliştirilmesi ve tanıtımına katkıda bulunduğum; bir zamanlar oldukça iyi çalışan bir Türk girişiminin geldiği hale karşı duyulan hayal kırıklığının yansımasıdır.

Yemeksepeti.com 2000 yılından bu yana benim hayatımda. Uç uca eklediğimde belki de bu sistem üstünden yediğim yemekler buradan köye yol olur. Muhtemelen harcadıklarımla bir ev alamasam da araba alırdım. Bunu benim göbeğimi gören biri de söyler zaten. Bugün olduğum kişide onların çok büyük payı var. Hatta bu siteye verdiğim adreslerden hayatımın gidişatını da görebiliyorum: Nerelerde çalışmışım, nerelerde oturmuşum, neler yapmışım gibi…

Fakat Yemeksepeti.com her büyürken şaşıran firmanın yaptığını yapmaya başladı. Giderek büyümek değil, çok para kazanmak gibi hayallerin peşine düştü. Bugün ana sayfasını açınca karşınıza büyük zincir restoranların kocaman reklamları çıkıyor. Banka ve onların alt kırılımlarının reklamları çıkıyor.

Bu sitenin girişim günlerine geri dönelim: Ne yapıyorlardı? Kullanıcı gözüyle öneriler çıkıyordu karşımıza… En çok seçilen en çok oy verilenleri görüyorduk. Büyük restoran zincirlerinin değil alternatiflerinin yeri vardı hayatımızda. Bize keşif imkanı verirdi. Büyük restoranlar var ama şunlar da güzel derdi bize hep.

Aslında en önemlisi, Yemeksepeti.com’u hayatımıza niçin aldığımıza bakmak: Ben etrafımda restoran isimleri bilmediğimden bu siteye başvurmadım. Ben yiyecek bir şey bulamayan bir insan değilim. Her zaman restoranların en çok bulunduğu yerlerde (Kadıköy Moda, Sahrayıcedit) oturdum. Ben restoranlarla muhattap olmamak , o gibi işlere yemek sepetinin bakmasını sağlamak için bu siteyi kullandım. Vaktinde yemeğin gelmesi, ürünlerin tam olması gibi şeyleri eve yemek getiren motosikletli çocukla konuşmak istemiyorum. Bu işleri site benim için halletsin istiyordum.

Sonra çok büyük yemeksepeti.com… Oraya çağrı merkezi çalışanları dikmeye başladı. Chat ortamında size destek veren insanlar gelmeye başladı. Ve kendi içlerinde sözde o kadar kurumsallaştılar ki aslında para kazandığı kişilerin kim olduğunu ve o kişilerin onlara niye para kazandırdığını unuttular. Onlar sandılar ki paralarını gerçekten de restoranlaran gelen yüzdeler veriyor. Hayır kesinlikle hayır! Onların paralarını aslında ben veriyorum. Benim verdiğim paralar üstünden elde ettikleri yüzdelerdi onlar.

Parayı restoran kanalıyla aldığı için yemek sepeti bu paraları restoranlar veriyor zannetti ve zaman içinde daha çok onların tarafını tutmaya başladı. Mesela bir gecikme olduğunda haber verdiğinizde “tamam beyefendi konuştuk geliyorlarmış işte ne bağırıyorsunuz” tadında geri dönmeye başladılar. Özellikle Burger King gibi büyük hamburgecilerin Little Ceaser gibi pizzacıların haklarını daha çok savunmaya, onlara söz söylettirmemeye başladılar. Mesela adam koymuş 30 dakikada getiririm diye. 45 dakika olmuş gelmiyor. Yemek sepeti hemen savunmaya geçiyor ama İstanbul trafiğinde 15 dakika kabul edilebilir bir gecikme diye… 15 dakika olarak baktığımızda hata yapmış oluruz. Adamlar taahhüt ettikleri süreyi yüzde 50 aşıyorlar. Beceriksizlik bu ama o kadar gözü dönmüş ki kurumun onları savunmak için… Bunları görmezden geliyor.

Neticede her allahın günü evime yemek ısmarlayan biri olarak bana gelip “abi sokma araya yemek sepetini bizden direkt ısmarla” diyen restorancılara hiç kanmadım. Ama benim tarafımı tutmayan yemek sepetine de kanmam. Eskiden girişim ödülleri alırken iyiydi bu kurum. Sonra sahibi hem girişim hem yatırımcı ödülünü aynı anda almaya başlayınca kafası karıştı.