Müjde: iPhone 5 bu hafta çıkıyor

iPhone 4’ün ardından geçtiğimiz sene çıkması beklenen ama süreci giderek uzayan iPhone bir efsane gibi beklenen 5 modelini bu hafta içinde gerçekleştireceği bir basın toplantısının ardından kullanıcıların beğenisine sunuyor.

iPhone 5 başlığıyla birlikte size vermek istediğimiz önemli haberleri de birbiri ardına sıralayalım: Ülkemizde basın şu anda önemli bir eşikte bulunuyor. Basının tamamına yakını ülkenin yarısına yakınının düşüncelerini yansıtıyor, alternatifi yok sayıyor. Bilgilendirme ve fikir çeşitliliği yaratma misyonu olan basının içinde bulunduğu fasit çemberi kırmasının, en azından kendi imkanlarıyla kırmasının bir yolu yok gibi gözüküyor. Buna karşın internet gibi alternatif mecraların içinden yeni zaman basın organlarının çıkması neredeyse imkansız gibi görünüyor.

Ben bu noktada konumuz olan teknoloji basını konusundaki mevcut durumu anlatmak istiyorum.

Giderek büyüyen bir bilişim sektörü var. Bu sektör kendine has dinamiklere sahip. Sektörde gerçekten yoğun bir rekabet yaşanıyor. Belki de hiçbir sektörde bu derece yoğun bir rekabet söz konusu değil. Bu yüzden de tanıtım anlamında çok ciddi çaba sarfediliyor.

Bilişim sektörünün kendi içinde açmazları var: Birincisi farklı sektörlerde çok görmediğimiz bir şey: Bir ürününü tanıtmak buzdolabı tanıtmak kadar kolay değil. Önce kavramın ne olduğunu anlatacak, ansiklopedik bir tanıtım yapacaksınız sonra ardından ürününüzü müşteriye markanızla anlatacaksınız. Bu arada piyasa çakallarla dolu olduğundan sizin yaptığınız yatırımın üstüne konan bir mini ithalatçı şirket sizin iletişimin ardından malın üstüne konarak yürüyebilir.

Gelelim ikinci açmazımıza: Bilişim doğası itibarıyla kimi alanlarda çok ciddi katma değer ve dolar milyarderi şirketler yaratan bir sektör. Bu dev şirketlerin rakipleri bile dev oluyor. Bazen bu sektörün basını bu dev şirketlere yetmiyor ve kendi aralarında inanılmaz savaşlara giriyorlar. Bu savaşlar sırasında basın arada kalıyor, eziliyor büzülüyor. İki tarafın hangi tarafını tutsa ortada kalmış oluyor.

Üçüncü açmazımız daha da vahim: Sektörün bir son kullanıcıya bir de ara katmanlara hitabeden tarafı var. Yani bu sektörde cep telefonu haber ve ilanları da görmelisiniz, bu cep telefonlarının çalışması için santralleri besleyen sunucu haberlerini de. Ama gazeteler ve kimi gazeteciler sadece işin son kullanıcıyı gıdıklayan tarafında kalıyorlar. Sektörün bir kısmını yaşatıyorlar, çünkü diğer kısmı için kafa çalıştırmak, adam yetiştirmek gerekiyor. Oysa cep telefonunu seksi bir başlık ve bir dekupe resimle herkese yutturabilirsiniz.

Dördüncü açmaz maaşların azlığı… Bir gazeteci kolay yetişmiyor. Onu yetiştiren adamlar da kolay yetişmiyor. Bunca zorluğun içinde tuvalet temizliği de dahil başka hangi sektöre koyarsanız koyun güzel para kazanacak adamlar kelimenin her anlamıyla sürünüyor. Tam yetişti ve oldu derken ama PR sektörü ama şirketlerin içinden iş teklifi alıyorlar ve gidiveriyorlar. Sektörde adam kalmıyor, mihenk taşı kalmıyor.

Ve son sorun, sorunların anası, temel sorun: Bu sektör basınına, kendini anlatanlara kaynak aktarmakta çok cimri davranıyor. İlan vererek yaşatmak yerine gazetecilerin gezilerine para harcayarak her halükarda haberinin çıkmasını garanti altına almaya çalışıyor. İnternet ve benzeri mecralara para aktarmak yerine basılı mecralara para gömüyor ama internetten de çıkış almayı yine de terbiyesizce istiyor. Dünya kadar para kazandığı halde sırf terbiyesizlik olsun diye reklam paralarını 6 ay sonra ödüyor. (Bu terbiyesizliği açıklayabilecek bir şirket varsa şahsen tanışmak isterim)

Tüm bu açmazların sonunda ne oluyor biliyor musunuz? Maddelerle bakalım:

1. Basın, istediği güzellikte haberleri yapacak kaynağı bulamıyor ve işin daha kolay tarafına giderek çeviri haberlere yöneliyor

2. Basın adam gibi haber yapamadığı için insanlar onu okumaz, en azından güvenmez hale geliyorlar. Bu arada artık herkesin önünde bir internet olduğu için çeviri yapılan kaynakları zaten anlık olarak takip edebiliyorlar.

3. Şirketler basın göreli olarak daha az okunduğu için onlara vereceği kaynağı daha çok düşürme yoluna gidiyor. Bu da herkesi bir fasit çembere sokuyor.

4. Reklam paralarını kısarak veren şirketler ve onları okumak istemeyen halkımız, bir süre sonra basını şirketlere bağımlı hale getiriyor. Şirketler artık basından sadece reklamlarını yayımlamasını değil türlü şebeklikler yapmasını da isteyebiliyor. Bunu da kendinde hak görüyor.

5. Yazıları okumak isteyen bir kullanıcı kitlesi olmadığı için basın işin kolayını buluyor ve forumlar açıyor kendi bünyesi içinde. O forumlarda hobara gubara yapılan tartışmaların getirdiği hitlerle akıl fikir yazıları yazan sitelerin getirdiği hitler karşılaştırılmaya başlanıyor. Sapla saman her zaman birbirine karışıyor.

6. Günün sonunda ne bir basın kalıyor, ne yazacak kimse. Her şirket kendini ifade edebilmek adına basından destek istemek yerine kendi iç basıncık organlarını oluşturan yapılar kuruyor. Gazetecilere bidilik paralar vererek bu işlerini çok da iyi hallettiriyor.

Bu döngüde en suçlu kim derseniz ben marjinal bir biçimde suçu okumayan, okumak için çaba sarfetmeyen, bilişimi yeni çıkan telefonlar sanan halkımızda görüyorum. Siz suçu basına ya da şirketlere atmakta özgürsünüz. Bugün halkımız karar verip neyin gerçekten internet ve haber sitesi, neyin yazlık tatil sitesi olduğuna karar verirse ülke bambaşka bir yere gider, ortada siyasetçisinden bürokratına, şirketinden hanutçusuna bir tane şerefsiz kalmaz.

Ama biz facebook likeverenleri olarak yaşarız, yeni telefonun ne zaman çıkacağına bakarız gerisi umurumuzda olmaz diyorsanız… İşte bu haber tam size göre: Apple bu hafta iPhone 5’i çıkarıyor. Lazerli cihazın üstünde ütü yapma ve sizin yerinize aptalca kararlar alma özelliği var. Kesin alın!..