IBM’den sosyal medyaya “idrak tahlili”

idrar-tahlilinde-lokosit-degerleriIBM ile geçmişim 1990’lı yılların başlarına kadar uzanıyor. Teknoloji konusunda en çok haber yapan, ilk haber yapan şirketlerden biriydi. PR firması kullanmaya başlayan ilk teknoloji şirketlerinden de biri oldu. O zamanki uygulamalarını derinlemesine inceler, neden kimse kullanmaz bunları derdik. Çünkü daha yüksek performanslı, daha çok insana daha az kurulumla hizmet verebilen, kimi zaman daha ucuz uygulamalardı bunlar.

O zamanlar OS2 diye bir işletim sistemi vardı. Daha Windows 95 bile çıkmadan fareyle içinde gezebildiğiniz farklı bir işletim sistemiydi. O kadar çökmezdi ki (evet o zamanlar işletim sistemleri maymun gibi çökerdi) şirketlerin OS2 için aldığı en büyük destek ve yardım açılıp kapanmadığı için unuttukları işletim sistemi parolasını kurtarmak olurdu.

Sonra IBM hepsini toprağa gömdü. IBM bankalar WebSphere gibi uygulamalarını satın almayınca iyice sıradan bir firma haline dönüştü. Efsane laptoplarını Çin’e devretti.

IBM, bunların hepsini ben yaparım, ben bilirim, benden sorulur, ben olmazsam olmaz mantığında çalıştı hep. Mesela bir bilgisayarı vardı (PS2) içinde sadece IBM tarafından üretilmiş fare çalışırdı. (Sanırım bu her şeyi anlatıyor) Hep de bunun zararını gördü. Hep uzak bir şirket oldu son kullanıcıya ve hatta basına.

Geçtiğimiz günlerde eski PR ajansı Bersay ile çalışmaya başlayan IBM, beni bir blogger olarak sosyal medya ile ilgili bir ürününü paylaşmak için çağırdı. Blogger olarak tanımlanmak değişik bir histi. Geçmişe dönüş gibi anlam taşıyan bu etkinliğe gitmeye karar verdim.

IBM bu mini toplantıda Watson ve Social Command Center ürününü tanıttı bizlere… Başlamadan önce söyleyeyim, Watson dünyanın Terminator dünyasına en çok yaklaşan uygulaması. Karmaşık sorulara cevap verebilen, kanıta dayalı cevaplar arayan ve bulan, yüksek hacimli veri analizi konusunda inanılmaz bir uygulama.

Ama bir sorunu var: Eğer yaptığınız iş İngilizce ise gerçekten muhteşem bir uygulama. Değilse sizin işinize PacMan uygulaması kadar değer katıyor. Çünkü dil analizi öyle şakaya gelecek bir şey değil. O verileri analiz etmek için önce soruyu anlamak lazım sonra da cevap için aradığınız kaynakları. Google Çeviri İngilizcesi ile siz ne kadar yurt dışına gidip yaşayabilirseniz o tarzda bir Türkçe ile Watson size o kadar yardımcı olabilir.

Watson ile hayata geçirilmiş sosyal medya uygulaması IBM’in Social Command Center’ı… IBM, firmaların sosyal medyada yaşanan gelişmeleri canlı olarak izleyebilecekleri ve aksiyon alabilecekleri Social Command Center’ı hayata geçirdi. Bulut temelli çözümler sunan, sosyal medya verileri dışında cognitive (basın bültenine cognitive yazmak, kognitif bile dememek, idrak yazmamayı seçmek de güzel) teknolojisi sayesinde gerçek zamanlı analitik verilerinden yararlanan Social Command Center Twitter, Facebook, Vine, instagram, Tumblr, Google, Youtube gibi kanallardan elde edilen verileri hem ham halde, hem de veri analiz uzmanı olmayan profesyonellerin anlayabileceği görsel tasarım odaklı biçimde kullanıcılara sunabiliyormuş.

IBM çalışanlarına ve halkla ilişkiler şirketine göre Social Command Center’ın kriz takibi, markalaştırma, marka ve tüketici arasında kurulan entegrasyon ile markayı geliştirme, kampanya takibi, satış noktası bağlantısı, ürün lansmanı, rekabetçi zeka, çalışan sadakati, keşif/inovasyon, müşteri deneyimi, pazarlama etkinliklerini yapabiliyormuş.

Gerçekten yapabiliyor mu? Bize toplantıda örnek olarak Güney Afrikalı bir maden firmasının takibini gösterdiler. Elbette İngilizce. Peki bizim buradaki Türkçe mesajları algılayıp onların negatif ya da pozitif olduğunu çözümleyebilecek mi? Hiç zannetmiyorum. Hatta çözemeyeceğine eminim.

Neden diye soracak olursanız şu mesajlara bakın bakalım negatif mi pozitif mi siz çözmeye çalışın. Sonra bunun İngilizce kökenli Watson tarafından anlaşılıp anlaşılamayacağına bakın:

“Watson idrak tahlili yapıyor”

“Bravo Türk Telekom gerçekten mobil cihazlarla fiberleme yapmak çok iyi fikir…”

“Tabi canım 4.5G diye bir şey olmaz mı? En güzeli bizde”

Bu mesajlardan her gün onlarca yüzlerce var. Sonuna üç ünlem koyduğunuzda bir anlam, bu cümleleri ben yazdığımda bir anlam, Binali Yıldırım yazdığında başka bir anlam…

IBM’in anlayacağı dilde sarcasm, bizim dilimizde iğneleme ve ince alay gibi konuları değil Watson’un IBM’in konuyla ilgili Türkiye’de çalışan yabancı müdürlerinin dahi çözebileceğine emin değilim.

IBM yetkilileri Türkçe öğreniyor diyor. Machine Learning adı verilen makinanın kendi kendine öğrenebilmesi yapısıyla çalışıyor. Ama o kadar kolay mı? Bir de ben derim ki git öğren, öğrendikten sonra gel benimle çalışmaya başla. Ben çok para kazanması gereken sistem eğitmeni değilim ki…

Bir de ücret sorunsalı var elbette. IBM bu sistemi KOBİ’lere de satabilmek istiyor. Değişkeni çok ama buna ortalama verilmesi gereken ücretleri tartıştık. Yılda 20 bin doların üstünde bir ücretten bahsettiler. Çok güldüm. Türkiye’de bir KOBİ’nin ayda 5 bin TL’yi sosyal medya takibine verdiği gün benim için bayram günüdür. Çünkü o gün Türkiye’nin dünyanın en müreffeh devleti olduğunun göstergesidir. Kaç tane sattılar bilmiyorum ama o kadar çok KOBİ tanıyorum ve yapılarını o kadar iyi biliyorum ki içlerinden bu sistemi alacak bir tane bile çıkacağını zannetmiyorum.

Eğer IBM beni yurt dışına çağırmış olsaydı ve orada Watson tanıtımı yapmış olsaydı sizlere ne kadar güzel bir uygulama olduğunu anlatır dururdum. Çünkü gerçekten sistemin çıkış noktası ve altyapısı inanılmaz. Ama Türkiye’de Robert College ve Bosphorus University (dikkat ettiyseniz akıcı bil İngilizce ile yazdım) mezunlarının sayısı 10 milyonu geçmeden bu haliyle Türkiye’de çalışması zor görünüyor.

Bu arada Türkiye’de Türkçe çalışan ve inanılmaz duygu analizi yapan yazılımlar ve şirketler var. Watson üstüne kurulmamışlar ama sosyal medyayı çok doğru ve derinlemesine kontrol ediyorlar…

IBM hep zamanının ötesinde bir firma olacak. Biraz fazla uçuk kaçık, “e yeni ne ürünler var” dediğinizde size çok enteresan cevaplar veren bir firma… Ama para vermek istemeyeceğiniz bir firma gibi…

Bu yazıyı okuyup hakkımda bir idrak tahlili yapamayacak Watson’a anlayacağı dilden mesaj göndermek istedim izninizle:

I come to bury IBM, not to praise it.
The evil that men do lives after them;
The good is oft interred with their bones;
So let it be with IBM.