Google’dan can kurtarma Schmidt’i

Google başkanı Schmidt Türkiye’ye geldi. Eski ulaştırma bakanı ile görüştü. Sonra “ne işimiz var yaaa” diyen birkaç “büyük ve konuya hakim” yazarla…  İstediği şeyi söyledi, istemediğini söylemedi. Hatta Binali Yıldırım ile toplantısından sonra konuşmamış bile… Yıldırım onun ağzından cevaplamış birçok konuyu.

Mesela Yıldırım demiş ki “Eric Schmidt internet kullanımına herhangi bir şekilde kısıtlama, yasaklama getirilmesi hususunda çok duyarlı olduklarını ifade ettiğini belirtti… Biz de farklı düşünmediğimizi kendilerine bahsettik”… Bu tam bir sağırlar diyaloğu. Schmidt bunu neden ve hangi kontekstin içinde söyledi? Mesela bizimki şöyle bir şey demiş olabilir: “Biz burada filtreleme yapıyoruz…” Diğeri de “aman hocam biz buna çok duyarlıyız” demiştir mesela… Bu ilk cümleden biraz daha kuvvetli bir ifadedir. Nereye çekerseniz uzar.

Sonra yine çok muğlak bir ifade var: “Google’ın Türkiye’de daha fazla varlık göstermesi konusunda da kendisiyle tam
bir mutabakat halindeyiz”. Yani? Google İrlanda operasyonunu Türkiye’ye mi taşıyor? Farklı bir vergi dilimine mi geçecek?

Yıldırım şu ifadeleri kullanmış: “Artık interneti kullanan ülkelerde ekonomi büyüyor, ekonomideki verimlilik artıyor, üretim miktarı artıyor, ülkeler arasında dostluk artıyor, 2,5 milyar insan gece gündüz her gün birbiri ile haberleşiyor, iş yapıyor, dostluklar kuruyor. Dolayısıyla demokrasilerin de gelişmesi için internet çok büyük katkı sağlıyor. O bakımdan internetin kısıtlanması diye bir şey söz konusu olamaz. Akla bile gelmez. Olsa olsa internetin daha verimli, toplum için, ülkelerin gelişmesi
için daha güzel yolda, daha verimli kullanılması herkesin önemsediği bir konudur.” Bu cümleler büyük bir ihtimalle Schmidt için çok aydınlatıcı olmuştur. Bilmediği, eksik kaldığı birçok noktayı bu bilgiler sayesinde tamamlamıştır, internete giren herkesi en az bir kere ağırlayan şirketin başkanı…

Diğer taraftan Yıldırım, “Türkiye’de internetin çok daha faydalı, güvenli kullanılmasına yönelik Telekomünikasyon ve İletişim Kurulu Başkanlığının yaptığı çalışma konusunda da tabii ki karşılıklı fikir alışverişi oldu. Bu konuda da ne doğru bulunuyor, ne yanlış bulunuyor bunları da aydınlığa kavuşturma imkanı bulduk.” demiş. Bunu somutlaştıralım: Siz bana bir soru soruyorsunuz, ben size bir cevap veriyorum. Siz diyorsunuz ki ne doğru buldum ne de yanlış. Bu beni sevindirir mi? Sevindirmeli mi? Zannetmiyorum.

Son olarak Yıldırım demiş ki “bizim hassasiyetimiz olduğu yerleri onlar öğrenmiş oldu, onların kafalarındakini biz anlamış olduk, iş düzeldi”… Bizim hassasiyetlerimizin ne olduğunu bizim de biliyor olmamız çok önemli. Zira ben Türk halkının bir bireyi olarak henüz bu hassasiyetlere vakıf olamadım. Mesela mayo sitesini kapatırken ne gibi bir hassasiyetimiz var? Veya alan adlarından etek kelimesini yasaklarken? Haydar kelimesini ortadan kaldırırken? Acaba Google ne anladı bundan?

Ve gelelim olayın en güzel noktasına… Google büyük bir firma olduğu için büyük gazetecilerle görüşmüş, konuyu takip edenlerle değil. Zira Fatih Altaylı Schmidt için öyle bir tanım yapmış ki derin Amerika diye… Sanırsınız ki ABD’de Ergenekon soruşturması olsa alırlar adamcağızı içeri… Tabii Altaylı ondan daha derin bir insan. Düşünün Schmidt Türkiye’ye geliyor, gelin konuşalım size dünyayı anlatayım diyor birinci ağızdan, bizim büyüklerimiz bunu şöyle anlatıyor: “Dün öğlen buluşma teklifi gelince önce üşendim ama yine de gittim.” Vay vay vay… “Bu Schmidt var ya… Bana abi der aslında” gibi bir cümle bekledim bunun sonunda, yazmamış.

Bu arada tek genel yayın yönetmeni oymuş, diğerleri tatildeymiş. Sayın Erdoğan çağırsa uçarak giderlerdi, ama Schmidt gelince tatildeler. İşte globalize dünyanın karamelize yönetmenleri… Arada Altaylı “Ben gideyim bari” demiş ama bırakmamışlar… Vay vay vay… Vallahi uydurmuyorum, yazısını açın okuyun…

Neyse toplantı başlamış, vergi için mi geldin demişler, yok demiş patron… Her zaman söyledikleri, burada kimsenin derinlemesine araştırmayıp sadece bakanın sözüne güvendiği konuyu tekrar dile getirmiş: “O konuyla ilgili görüşecek bir şey yok. Yürüyen bir prosedür var. Biz Türkiye’de vergi ödemiyor değiliz. Buradaki faaliyetlerimiz için vergimizi ödüyoruz”.

“Türkiye’de vergi mükellefi olmadığınız burada sadece temsilcilik düzeyinde bir ofisinizin olduğu söyleniyor.” Demiş Altaylı, çünkü kendisi bizzat konuyu araştıran bir insan değil. “Burada vergi mükellefiyiz ve bir büromuz, bir şirketimiz var” demiş muhtemelen “niye benimle konuşmadan önce söylenmiş olan şeyleri okumadılar diye düşünerek…

Bakanla olan diyaloğun ne kadar yapıcı olduğunu gösteren bir soru cevap silsilesi yaşanmış: “Ulaştırma Bakanı, Google, Youtube gibi devlerin Türkiye’de muhatap olacak kimsesini bulamamaktan yakınıyor” demişler, Schmidt “Bu doğru değil” demiş. “Bakan söyledi” demişler, “kim takar Yalova kaymakamını” gibi bir terbiyesizlik yapmayıp daha formel bir dille “Bakan söyledi diye doğru olacak diye bir şey yok.” demiş. Herkes saygılar bakanım, süpersiniz bakanım demiyor demek ki…

Türkiye’den ne kadar gelir elde ettiklerini ve ne kadar vergi ödediklerini sormuşlar sanki Turkcell, Türk Telekom ya da Akbank’a sorsalar borsaya açık şirketten hemen cevap alabilirlermiş gibi… “Şirket bilgisidir, paylaşamam” demiş.

Sonra Schmidt açmış ağzını yummuş gözünü… Eski bakanımızla ne kadar büyük bir mutabakat (!) içinde olduğunu gösteren cümleler kurmuş: “Türkiye için internet çok önemli. Tabii Google da. İnternetin önemini anlatacağım. Bunun kısıtlanmaması gerektiğini söyleyeceğim. Bu kısıtlamaların bir işe yaramadığını göstereceğim. Bunun bir işe yaramayacağını, sadece Türkiye’nin görüntüsüne zarar vereceğini belirteceğim. İnternetin Türkiye için yaratacağı fırsatları hatırlatacağım. Türkiye’de bu alandaki yetişmiş insan kalitesinin dünyanın gelişmiş ülkelerinden aşağı olmadığını, buna yatırım yapmak gerektiğini söyleyeceğim. Türkiye’nin broadband interneti yaygınlaştırmasının Türkiye’yi uluslararası rekabette çok daha iyi bir yere taşıyacağmı anlatacağım. Türkiye’nin ne kadar büyük ve güçlü olduğunu, internetin de bu gücün bir parçası olduğunu söyleyeceğim.” Ya eski bakanımızla toplantıya girmemiş, ya da çevirmende sorun varmış. Bana biraz tuhaf geldi…

Zira muhabbetin devamında Altaylı ve arkadaşları Türkiye’de yürürlüğe girecek “filtre” sistemini sormuş. Sen Schmidt tut de ki o kadar adama “Hiçbir işe yaramaz. Bunu herkes istiyor ama her zaman arka kapılardan girmek mümkün. Bu yapılabilir ama uygulanamaz. Boşuna bir uğraş olur. İnternet kullanıcıları bunu kolaylıkla aşıyorlar”… E oldu mu? Onca TİB memuru, regülatif BTK… Bir anda badem edilir mi?

Bakalım Twitter devi Cumhurbaşkanımızla muhabbet neler getirecek…