Beş para etmeyen ikinci sınıf gazeteciler

serhat ayanGelin basının, özellikle de elektronik olanının sorunlarından bahsedelim biraz… Biraz ufkunuz açılsın.

Bugün elektronik basının, eğer sağdan soldan edindiği antin kuntin işleri yoksa, tek yaşam kaynağı siteye geen reklamlardan elde ettiği paralar. Bu paralar neye göre klasi ediliyor biliyor musunuz? Siteye gelen “kelle” sayısına göre. Bu siteye gelen kellelerin beş paralık itibarı yoktur. Kellelerin değerleri binlercesinin kuruşlarla çarpımıyla ölçülür. Siz bu yazıyı okuyorsanız, şirketler nezdinizde sizin aslında beş kuruş değeriniz yoktur.

Bu bakış açısı basını hinlik çabası içine sokar. Öncelikle başlıklarla oynarlar. “Aziz Yıldırım öyle bir şey dedi ki” diye bir başlık atarlar… Siz merak edersiniz, habere tıklarsınız, karınıza bir demeç çıkar: Aziz Yıldırım bu sene kesin şampiyon oluruz dedi… Kendinizi çok feci kandırılmış hissedersiniz. Veya foto galeriler çıkar karşınıza. Tanıtım fotoğrafında kıçı gözüen bir ünlü konur önünüze. Tıklandığında 125 tane fotoğraf gösterirler size. Eğer çok kıç görmeye meraklıysanız kıçınızı yırtmak zorunda kalırsınız 125 fotoğrafı göreceğim diye. Veya üstüne sürekli kendini yenileyen bir sayfa yazılımı koyarlar. Tıklarsınız, haber gider gelir, ilk parafragı okurken tekrar gider gelir. Üçüncü paragrafa gelmeden 6 kere gidip gelmiştir sayfa. Veya önünüze bir başlık atılır iPhone 8 geliyormuş diye. Yalan dolan bir donanım haberidir. Hayattan beklentisi olmayan ergen çocuklar gibi bu haberin peşinden koşarsınız. Bir haberi 18 parçaya bölerler siz sonraki sonraki tuşlarına basarak keçiboynuzu yer gibi iki kelime öğrenmek için 20 sayfa okursunuz… Forumcular vardır bir tane haber yazar altına 73 sayfa ergen forumu düzenlettirir birbiriyle kavga eden insanlardan hit alırlar…

Diğer tarafta bir gazeteci kitlesi vardır. Bunlar okurlar. 20 haber okumadan güne başlayamaz. Bir haberi yazabilmek için 10 yerden onay alır. Böyle yazarsan siteni kapattırırım diyenlere karşı dik dururlar… Bi yedirelim içirelim gece toplantıda bilmem ne ortamına akalım diyenlere karşı dururlar. Sabah 6’da kalkıp bazıları “kıçında pirelerle dans” filmini çekerken Türkiye ve dünyada neler olmuşa bakarlar… Yazdıkları konuları anlamak için biraz kafa çalıştırmak gerektiğinden az okunurlar. Sayfasal hile hurdaya girmediklerinden gelen kadar hit alırlar…

Şirketler toplantılarına; ürünlerini tanıtmak, soru sormalarını sağlamak ve halk için bir şeyleri anlaşılır hale getirmek için hep bu “ikinci sınıf” gazetecileri çağırırlar. Bu ikinci sınıf gazeteciler şirketlerin olmazsa olmazıdır. Peki bu adamlar nasıl yaşayacaktır? İşte bu noktada gelen reklam tekliflerini sizinle paylaşmak isterim: Popüler değil, çeviri değil, aşırma değil… Ülkenin yarınlarına yönelik vizyoner yazı yazmanın bedeli bu ülkede 250 TL’dir. Bunu yazan insanların sitesine biçilen reklam değeri budur. Ayda 250 TL’ye günde 14 saat çalışmanız, kafayı çalıştırmanız ve onları ileri götürmeniz bekletir.

Benim bu konudaki önerim açık… Bu anlattıklarımı yapan ya da yapmayan isteyen tüm şirket yetkilileri üstüne alabilir: O parayı alıp