Zeynep Karahan Uslu internete karşı PR yaptı

zeynep karahanAsıl işi PR. Halkla ilişkiler konusunda lisanstan doktoraya kadar ne var ne yoksa almış. Sosyoloji biliyor, görsel tasarım biliyor. 69 doğumlu, alımlı, 2002 yılında dünyanın en genç kadın parlamenteri ünvanını almış, kürtaj karşıtı bir kadın.

İnternet için yapılması istenen değişikliklerin altında onun imzası var. Hangi şapkasıyla internet konusunda görüş bildiriyor bilmek çok zor. Bir PRcı olarak mı, sosyolog olarak mı? Eski rektör yardımcılığına binaen mi? Zira imzasını koyduğu maddeler bayağı bildiğiniz hukuk kitap işi, bu işi yalayıp yutmuş insanların işi. AKP, PR ve dış ilişkiler işini ona danışıyor haliyle. In house PR diyoruz biz buna meslekte. “Dışarı para gitmesin içeride adam istihdam edin” tadında…

Engellilerin sosyal hayata katılımı konuşulurken söz istedi. Oturup seyrettim acaba ne söyleyecek diye… Ama anladım ki o kadar da iyi bir PRcı değil. Zira olmaması gereken bir zamanda olmaması gereken bir yerde kendini ve kanunu savunacak adımlar attı. İnsanların aklında o iş yokken bir anda yine interneti düşünmelerini sağladı. E mesleki olarak kesinlikle yanlış bir adım oldu tabi… 

Genel hatlarıyla konuşmasını ve farklı renkte benim yorumlarımı aşağıda bulacaksınız:

524 sıra sayılı Kanun üzerine söz almış bulunuyor, bu teklif aracılığıyla, engelli vatandaşlarımızın toplumsal yaşama aktif katılımı, fırsat eşitliğinin sağlanması konularında ciddi ilerlemeler sağlayacak bir yaklaşımın mevzuatımıza tümüyle hakim olmasının gurur verici olduğunu ifade etmek istiyorum. Ve yine, tasarıda yer alan 5651 sayılı Kanun’da yapılacak değişikliklerle de bir başka büyük toplumsal öneme sahip alanda özgürlükler ve toplumsal ihtiyaçlar dengesini en üst seviyede gözeten düzenlemelerle katkı sağlandığı çağın en dinamik ve etkin mecralarından olan İnternet ortamına yönelik daha açılımlı bir düzlemin de ortaya çıkacağını belirtmek gerekir.

Yasaklayarak özgürleştirmek Uslu gibi size de normal geliyorsa yazının bundan sonrasında yazacaklarım sizi rahatsız edebilir. Lütfen okumyı hemen kesin… Daha açılım, daha hızlı kapanan bir internet. Ama bunu orada söyleyebilecek yeterlilikte karşıt milletvekili olduğunu düşünmüyorum…

Her ne kadar, geçtiğimiz günlerde, objektiflikten tamamen uzak, keza iyi niyetin uzağından yakınından geçmeyen, konuya yönelik bazı ifadeler serdedilse de hakikat bundan tümüyle farklı yani birilerinin ısrarla ifade ettiği gibi İnternete sansür filan bu ülkede gelmiyor.

Sayın Uslu şu anda internette 18 yaş ve üstü kullanıcılar porno sitelere AKP bunun günah olduğunu düşündüğü için giremiyor. Eğer siz buna sansür demiyorsanız ya öngördüğümden daha vahim durumdasınız ya da bizi çok alçak seviyede öngörüyorsunuz… Bu ülkede sansür var ve siz bunu daha yüksek tirajlı yandaş gazetelerde inkar ederek ortadan kaldıramazsınız…

Yapılan düzenlemeler kişilik haklarını koruyan, aynı zamanda da yasakçılık sarmalına savrulmaktan hassasiyetle kaçınılan düzenlemelerdir. Bu düzenlemeleri ana hatlarıyla ifade edecek olursak, kişisel hak ihlallerinde mahkemelerin kararlarını gönderecekleri tek bir muhatap belirlenmiştir. Öncelikle, zaman zaman akim kalan, muhatapsız kalan yargı kararlarından ötürü bu ülkede tüzel kişiler kadar gerçek kişiler de zarar görmektedir ve bu mağduriyetlerin giderilmesine imkân sağlamak elbette bir ülkede hukuk sisteminin görevidir ve bu imkânı ortaya koymak üzere tüm erişim sağlayıcıların parçası olacağı, kararların muhataplarına tebliğ edilme imkânının bulunacağı, bu sorumluluğu da yüklenen bir erişim sağlayıcılar birliği kurulacaktır.

Bu ülkede yargı kararlarının yetersiz kalmasının sebebi yargının beceriksizliği ve en önemlisi de hükümetin kendi çıkarları adına onu bunu kapattırmak için olur olmaz sebeplerle Google ve Facebook gibi OTT’leri canından bezdirmesidir. Bu ülkmede özel ve tüzel kişilerin zarar görmesinin sebebi, bu ülkede hükümet ve onun benzeri odaklarının çekmemesi gereken görüntüyü dinlememesi gereken telefonu elde edip basına ve internete sızdırmasıdır. Bu yolu onlar ve paralelleri açmıştır.

Yine, aynı şekilde, şu anda, 21’inci yüzyıl Türkiye’sine yakıştığını da düşünmediğim hapis cezaları tümüyle kaldırılmakta ve müeyyideler para cezasıyla sınırlandırılmaktadır. Kural olarak salt ihlale konu olan video, resim, yazı gibi içeriğe yönelik bir engelleme getirilmekte ve yani yıllardır pek çok eleştiriye maruz kalan bazı uygulamalar var. İşte, örneğin; Atatürk hakkındaki, şahsı manevisine zarar veren tek bir videodan ötürü bu ülkede aylarca Youtube yasaklandı. Ama şimdiki uygulamada, hukuka aykırı içeriğin olduğu tek bir sayfa, URL adresi üzerinden engellenecek ve böyle bir yaklaşım genel yaklaşım olarak da benimsenecektir. Yani, diğer bir ifadeyle, söylenilenlerin aksine, toptancı ve yasakçı bir yaklaşım değil, sorun çözen, çözerken de bütüncül engellemeleri engelleyen bir yaklaşım söz konusudur.

Uslu anlamasa da aslında bu zaten on yıllardır konuşulagelen bir kavramdı. Ama yasaklama ve sansürü tek kişinin değil en azıdan hukuk kurallarına uyan bir mahkemenin yapması öngörülmüştü. Ancak 17 Aralık telaşı bizim isediğimiz adamlar bizim istediğimiz interneti yaratsın istemediğimiz içeriği oradan ayıklasın yaklaşımıyla daha yasakçı bir kanun tasarısıyla ortaya çıktı.

Mağduriyetlerin giderilmesi için karar alma ve uygulama süreleri kısaltılmaktadır. Bir gün hepimizin mağduru olabileceği itibar suikastları, sanal tacizler gibi suçlar karşısındaki en büyük acziyet, incitici, insan onuruna aykırı diyebileceğimiz içeriğin pek çok kez mevzuat hükümleri gereği engellenmekte çok geç kalınması yani çok uzun bir süre bu içeriğin yayında kalması yani, bir diğer ifadeyle, hukukun gecikmesi sorunudur ve tasarı ile bu durum insanlar ve insanlık lehine değiştirilmektedir. Karar alma ve başvurulara cevap alma süreleri kısalmakta, başvuru sahibi ister içerik sağlayıcıya yönelip “uyar-kaldır” yöntemini kullanmakta, isterse mahkemeye başvurmakta ya da TİB’e sadece ve sadece özel hayat gizliliğinin ihlali nedeniyle doğrudan başvurabilmekte ve yine sadece tek bir adres, tek bir URL üzerinden engelleme söz konusu olmaktadır. Bir diğer durum da her karara itiraz yolu açık olup hiçbir şekilde toptancı bir engelleme ya da yasaklama söz konusu değildir yahut, diğer bir ifadeyle, “sansür” diye nitelenebilecek bir düzenleme de bu düzenlemenin içerisinde mevcut değildir.

 

Uslu sansür kelimesinin anlamını ne sanıyor bilmiyorum. Onun kafasına girip dünyayı nasıl görüğünü incelemeyi çok istrdim. Ama sansür kelimesi, çeşitli kavramların çeşitli yollarla kontrol altına alınmasını ifade eden bir kelimedir. Siz bunu kontrol altına alıyorsanız bunu ortadan kaldırmanız gerekmez. Bunu sansürlüyorsunuz demektir. Bir milletvekilinin bunu bilememesi böylesi iletişim acziyle sonuçanmaktadır.

Türkiye her gün artan kullanıcı rakamları, İnternet aktivasyonunun yüksekliğiyle sanal dünyada da önemli bir yeri olan bir ülke olmaya, her alanda olduğu gibi, birileri istedi diye değil, doğru olan, adil olan da bu olduğu için özgürlüğü de, demokrasiyi de, “sosyal devlet” olgusunu da güçlendirmeye devam edecek diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Uslu’nun yine anlamakta çok zorlandığı şey, biri istedi diye bunlar olmaz dediği şeydeki biri, aslında onun vekili olduğu insanlar, millettir. Millet istedi diye bu olmaz demesi onun demokrasi aşkını ve yeteneğini harika bir biçimde ortaya koymaktadır.

AKP giderek karanlık tarafa geçiyor ancak farkında değil. Ağzından köpükler çıkanlar da alımlı olanlar da farkında değil. Bunu içlerindeki öfke yaratıyor. Star Wars’taki Yoda’nın deyimiyle Korku öfkeyi, öfke nefreti, nefret ise acıyı doğuruyor. Cem Yılmaz’ın deyimiyle Bahçıvan uşağı, uşak şoförü, şoför hizmetçiyi, hizmetçi dadıyı…