Türk usulü paylaşım ne demek?

Paul Doany geçen hafta yapılan fiber paylaşım toplantısından sonra bir iki gün bekleyip bir bülten gönderdi basına. Bültenin başlığı enteresandı: “Türk usulü paylaşım modeliyle herkes kazanacak…”

Bülteni okudum, düşündüm… Türk usulü paylaşım modelinin ne olduğunu tama çıkaramadım. Sebeplerini de size yacağım. Ne olduğu konusunda tahminlerim var. Peki neden onlara gidip sormuyorum? Çünkü cevap alamıyorum. Çünkü ajansı benden nefret ediyor. Benim de yaptıkları işlere bayıldığım bir ajans olmadığı için karşılıklı yormuyoruz birbirimizi. O yüzden tahminlerimi yazmakla yetineceğim.

Türk usulleri

Fiber toplantısı; Telkoder, Turkcell, Vodaone, Türksat, Türk Telekom, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile tarihin en uzun ulaştırma bakanlığını yapmış son Başbakanı arasında imzalandı. Aslında bu bayağı Türk usulüydü. Ama kastedilenin bu olduğunu zannetmiyorum.

Altyapının kullanımı için Türk usülü bir yöntemden bahsediliyor. Benim aklıma fiberin ilk kullanım zamanları geldi. Normalde Türkiye’de her daim fiber kullanılabilir ve satılabilir haldeydi. Ancak Türk Telekom, eski CEO’su Rami Arslan’ın ağzından fiber sadece ve sadece benimdir dedi. Devletten satış içn muafiyet istedi, sadece ben satarım ADSL gibi paylaşıma açmam dedi. Devlet bunu kabul edinceye kadar ülkemizde fiber satılmadı. Bu bayağı Türk usulüydü.

Türk Telekom’un 262 bin kilometre fiberi vardı. Elimde net bilgi olmadığı iç in veremiyorum ama tahminime göre bunun yarıdan fazlası Türk Telekom 25 yıllığına kiralanmadan önce devlet tarafından çekilmiş kablolardı. Türk usulü bir yaklaşımla bunların hepsi ve tüm altyapı bu şirkete birkaç yılık karı karşılığında verildi. Hatta ihale bittikten sonra ekstra indirim alında. Hatta sözleşmeye biz fani insanların bilmediği bazı muhalefet şerhi maddeler düşüldüğü söylendi. Ama dediğim gibi biz faniler bunları ancak tahmin edebiliyoruz. Bilmiyoruz görmedik hiç çünkü. Bunlar da Türk usulüydü.

Türkiye’de farklı fiber yatırımlar yapılmaması ve para harcanmaması için daha önce de tartışmalar yapıldı ve adımlar atıldı. Muhtemelen fiber imzası için orada olanlar dahi bunu hatırlamayabilir veya hatırlamak istemeyebilirler. Devlet “ben her şeyi ayarladım tamamdır artık Türk Telekom fiberi kiralayacak” dediydi. Türk Telekom da kiraladıydı hatta. Ama sonra kiralayacak herkes dedi ki bunu kiralamak baştan yapmaktan daha pahalıya geliyor. Sonrasında kimse bundan bahsetmedi ne olduysa… Ne devlet ne de kiralamak isteyen firmalar. İşte bu da Türk usulüydü.

Sonra belediyeler bundan sonra fiberi benden alacaksınız diyerek kendi kendilerine fiber döşeme işine girdiler. Hatta sırf kendi fiberi satılsın diye firmaların fiber için kazı yapmasına izin vermediler. Kendi şirketlerinden ürün almaya zorladılar onları. Bu, fırınların ekmek yapma ruhsatını iptal edip ekmek almak isteyenler sadece bana gelsin demek gibi bir şeydi. Bu yüzden yıllarca fiber döşenemedi İstanbul gibi büyük şehirlerde. Bu da Türk usulüydü. Ben bunları yazdığımda kızgın kızgın baktılar bana. Ama sonra fiber imzası günü Başbakan belediyelerin bu hareketini eleştirdi. 6 yıl sonra. Bu da Türk usulüydü.

Sonra dediler ki bir ortak altyapı şirketi kuralım. Bütün büyüklü küçüklü şirketler bunun içinde yer almak istedi. Sonra Türk Telekom bunun içinde olmayacağını söyledi. Sonra ülkenin diğer iki büyük telekomünikasyon şirketi biz ikimiz bunu yaparız kimse gelmesin dedi. Sonra küçük telekom şirketleri derin bir sessizliğe gömüldü. Sonra bir anda haber geldi Türk Telekom’un da işin içine gireceği bir yapı kurulacak diye. Seçimlere az bir zaman kala bakanlar ve başbakanın katılımıyla her şey güzel olacak basın toplantısıyla duyuruldu bu. Sanırım bu da Türk usulüydü.

Toplantıdan sonra kimse bir açıklama geçmedi. Sadece Türk Telekom, gazetelerin neler olup bittiğini tam olarak anlayamadıkları haberlere konu olan bir basın bülteni geçti. Bültende şu söyleniyordu: “Türk Telekom olarak bugüne kadar her konuda olduğu gibi sabit erişim altyapısının paylaşımı konusunda da sektörün ve ülkemizin menfaatleri doğrultusunda hareket ettik, ediyoruz. Sadece sabit altyapı konusunda değil, mobil altyapının paylaşımı konusunda da yalnızca kulelere odaklanan pasif paylaşım modeli yerine aktif paylaşım modellerini geliştiriyoruz. Geliştirdiğimiz bu Türk usulü paylaşım modeli ile tüm operatörler olarak hem mevcut sabit erişim altyapısını en verimli şekilde kullanacağız hem de son derece verimli bir yolla yeni altyapı yatırımlarının yapılmasını ve ülkeye kazandırılmasını sağlayacağız.”

Kimler ne kazandı?

Sonuçta Türk Telekom dışı irili ufaklı operatörler fiber satabilmeye, ama ADSL gibi al sat yapacakları bir modelle fiber satabilmeye başlayacaklar. Ülkede ADSL’in ölmesine, evlerimizi her gün SPAM mesaj manyağı yapan bu model elbette para kazandıracaktır. Ama fiyatları kim belirleyecek? Kim kiminle rekabet ettiği için serbest piyasa koşulları fiyatları aşağı çekecek? Yani…

Türk Telekom kazançlı çıktı çünkü zaten devletin itmesiyle günün birinde vermek zorunda kalacağı fiberi; diğerlerinin hayata geçirdiği, kendisinin mali sebeplerden yatırım yapamadığı baz istasyonlarının ortak kullandırılması karşılığında verdi. Doğruya doğru bu baz istasyonlarını direk olarak değil baz şeklinde kullanmayı 2005 yılından beri açık bir biçimde istiyordu.

İktidar, uzun süredir çözülemeyen bir konuyu çözmüş büyük kumandan edasıyla kendini duyurma imkanı buldu. Oysa baz da fiber de paylaşım da bundan yıllar önce çözülmüş olmalıydı. Olsun neticeye bakalım.