İkinci Paul Doany dönemi, o dahil herkes için daha zorlu olacak

paul-doany

Türkiye’nin lider iletişim ve eğlence teknolojileri şirketi Türk Telekom’un yeni CEO’su, Yönetim Kurulu kararıyla Paul Doany oldu.

Bu cümle bir Türk Telekom basın bülteniyle geldi. Bekleniyordu çünkü o kadar çok yazılıp çizildi ki dedikodu olmaktan çıkmıştı artık. Bu cümle kesinleştikten sonra birkaç yazı yazıp sildim. Sonrasında sizlere Paul Doany kimdir konusunu, onun Türk Telekom’un başına geçtiği ilk dönemde çok yakınında olan biri olarak anlatmak istiyorum.

Önce o dönemler nasıldı onu hızlıca özetleyeyim size: AKP’nin ilk yıllarıydı. Sonradan bakanlıkta en uzun süre kalma rekoru kıracak olan bugünün başbakanı Binali Yıldırım’ın ilk yıllarıydı. Türk Telekom’un satışını kabul etmeyen muhalefet ve sivil toplum kuruluşlarının seslerinin en yüksek çıktığı zamanlardı. BTK’nın yeni yeni yapılandığı ve sektördeki ağırlığının henüz sonrası dönemlerde olduğu kadar yüksek olmadığı zamanlardı.

Gelelim Türk Telekom’un içine… Türk Telekom o yıllarda bir devlet kuruluşuydu. İçindekiler hedefsiz çalışmaya alışmış devlet memurlarıydı. Özel bir şirkette çalışma mevhumları olmadığı gibi, çok da yoğun bir çalışan kitlesine sahiplerdi. O zamanlar söylenenlere göre iş verimliliği çok da yüksek değildi. Çalışanların büyük bir kesimi devletin farklı kademelerine geçrek devlet memurluklarını devam ettirmekte çok kararlıydı.

Türkiye’ye gelmesinin ilk günlerinde bu şirkete danışmanlık hizmeti vermek üzere şirket dışından ama Paul Doany’e çok yakın bir seviyede çalışmaya başladım.

Çok zor zamanlardı gerçekten. Çünkü yapılan her yeni tarifenin günlerce BTK bünyesinde onay için bekletilmesi söz konusuydu. Şirket rekabeti korumak amacıyla TTnet ve mobil olarak birkaç parçaya bölünmüştü. Evet o zamanlarda daha Vodafone yoktu. Ama Turkcell inanılmaz derecede kuvvetliydi. Avea, Aycell ve Aria başarısızlığının gerçekten çok dibe vurmuş haliydi. Dolayısıyla şirket içinde koordinasyon kurmak neredeyse imkansızdı.

phBence o yıllarda Paul Doany bir mucize yarattı: Devletin o zorlu yapısıyla serbestleşmeye çalışan bir sektörün sancılarını harmanlayıp, farklı bir çalışma dünyası olduğunu çok yavaş benimseyen şirket içi çalışanları motive etmeye çalıştı.

Yaşananlar konusunda detay verebilmem profesyonel açıdan doğru olmaz. Ama kan ter ve göz yaşıyla geçen çok zor bir üç yıl olduğunu söyleybilirim size…

O zaman dilimi içinde Doany ile ilgili gördüklerim şunlar: İnanılmaz zeki ve esprili biri. Belki Binali Yıldırım le o yüzden çok iyi anlaşıyorlardı. İşine çok dedike çalışan biriydi ki benden az uyuyan bir tek onu gördüm. İnanılmaz espriler yapmasının yanında sinirlendiği zamanda yanında olmak istemeyeceğiniz biriydi. Onu en çok sinirlendiren şeyin hayal kırıklığı ve insanların aptallığı olduğunu söylemekte fayda var.

Özel hayatında doğru dürüst Türkçe konuştuğunu hiç görmedim ama Türkçe sunum yaptı, o zamanın başbakanına tamamı Türkçe açılış konuşması yaptı. Hesap kitap işlerini bizzat kendinin yaptığına birkaç kez şahit oldum. Sözünü sakınan da bir adam hiç değildi: Çok fazla diplomatik olmadığı çok zamanlar gördüm. Ama bunu insanları kırmadan yapardı. Türk Telekom il müdürlerinin şimdiki değil özelleşmeden önceki hallerini düşünün: O zaman bu insanlar devlet törenlerinde devlet erkanıyla beraber, vali, kaymakam, askeri erkanla beraber saf tutardı. O insanların özel şirkete dönüşme sancılarını gecesini gündüzüne katıp her biriyle teker teker konuşarak giderdi.

04cb2a4f1f6336448c2d302dbKimsenin bilmediği bir yönü gündeme getirmekte fayda var: Ülkede yabancı ürün hayranlığının olduğu 2000’li yılların başında her eve soktuğu modemleri bir Türk firmasından alarak resmen bir sektör yarattı ülkede. Ama en önemlisi şirket satın almaları yaparak oyun, eğitim, Ar-Ge ve benzeri alanlarda çok da onlardan istenmeyen Türkleştirme adımları attı. O adımların iyi ya da kötü sonuçlanması konu dışı. Sonuçta kaç büyük Türk sermayesi biliyorsunuz şirket satın almalarıyla Türkiye’de şirket büyüten?

Yeniden Türk Telekom’un başına gelmesiyle sektör tekrar hareketlenebilir. Çünkü Türk Telekom son birkaç yıl içinde ilerleyen değil cepten harcayan bir kurum oldu. Ypabileceği birçok şeyi yapmadı. Şirket onun bıraktığı zamandan itibaren düzenli olarak aşağı doğru gitti. Devlet ilişkileri ve rekabet nezdinde hiç ileri adım atmadı (ben hep ileri adım atmalı demiyorum ama ilk zamanlarıyla kıyaslandığında çok fazla geriye gitiğini söylemek çok da yanlış olmaz)… Bence Binali Yıldırım’ın bir önceki Türk Telekom CEO’sunun gözlerinin içine baka baka fiber rekabetini eleştirmesiyle ilişkiler kopma noktasına geldi.

 

Bence daha ılımlı bir Türk Telekom için şirketin başına tekrar getirildi. Bene tüm yapıları değiştirip oyunu baştan yazması gerekiyor. İlk sefer kadar hatta daha zorlu bir süreç olabilir onun için.

Ama şurası çok önemli: Onun varlığı, Turkcell için çok büyük tehdit. Çünkü göreli olarak Kaan Terzioğlu’ndan daha fazla zaman geçirdi bu ortamda ve özellikle de “bu” devlet erkanıyla. Hele hele Türkiye’yi ve pazarı çok fazla bilmeyen yeni CEOsuyla Vodafone içintehdidin boyutları çok daha korkutucu…

Ama en azından sektöre yeniden heyecan gelebilir. Ve girişimcilerle geçirdiği sıkı fıkı 4-5 yılın ardından Türkiye’de yeni şirketlerin ayağa kalkmasını sağlayabilir.

Merakla bekliyorum ilerlemeleri…