Çabalamamak için 1001 neden

Geçmişle orantılayınca insanın kendini düşünmeyip başkaları için birşeyler yapması için hazırlanan araç sayısında çok büyük bir artış var. 70’lerde genç olmuş abilerimizle konuşunca o zamanki toplumu uyandırmak için dil dökmelerinden başka araçları olmadığını görüyorum. O zamanki gazeteler, bugünkilerden daha iyi bile olsa uyandırılma konusunda şüpheleri olanlara yardımcı olabilecek bir basın olmadığı apaçık ortada.

Bugün daha çok gazete, daha çok televizyon, daha çok radyo, daha çok internet ve sosyal medya var. 70’lerden zaman makinesine binip gelen biri için bugünkü dünya bir cennet sayılabilirdi. Ama bugünün dinamiklerini biraz yaşayınca karşısına çıkanlar, o zamanki şevkini darbe ve askerler olmadan da kırabilirdi.

Nedir beni bu kadar umutsuzluğa iten? Aslında bizi çevreleyen ve farkında olmadığımız her şey. Şöyle bir üstünden hızlıca geçmek gerekirse:

  • Gazeteler artık ölüm kalım mücadelesi veriyor. Yaşamla ölüm arasındaki çizgi o denli ince ki bugünden yarına kapanabilir Türkiye’nin en anlı şanlı basın organları bile
  • Gazetelerin bu kadar ince bir çizgide yaşaması, onların yyın politikalarına yansıyor: Gazeteler kendilerini batıracak olan iktidar karşıtı konulardan, reklamlarını kesebilecek olan şirket karşıtı yayınlardan uzak duruyor. Aslında şirketler kendilerine ne kadar yakın gelse de iktidarın hedef aldığı yayınlara reklam veremiyor. Yani kapsayıcı küme iktidar.
  • Bu iki neden, nedenleri umursamayan halkın nefretini topluyor. Şu anda Türkiye’de işte bu gazete ve içindekiler doğru insanlardır algısına sahip yayın yok. Halkta haklı ya da haksız gazeteci karşıtı bir önyargı var. Herkesi aynı kefeye koymak ve yaftalamak var.
  • Halk bu konuda haklı olabilir ama suçlu olduğu taraflar çok: Halkım okumuyor, anlamak istemiyor, derinlemesine inmiyor. Halkım yazıdan çok kolay video ve renkli resimler görmek istiyor. Sevdiklerini ön plana çıkarmak yerine sevmediklerini konuşuyor. Sevmedikleri daha çok prim yapıyor. Böylece sevdikleri de sevmedikleri gibi davranmaya başlıyor. Bu anlamda fasit daire bir türlü kapanamıyor.
  • Televizyonda da durum hiç farklı değil. Bir zamanlar spor programlarının yaptıkları yüzünden reklama dönüşebilecek yayınlar kesinlikle yasak. Bu anlamda televizyonda ağız tadıyla bir program yapmak neredeyse imkansız. Üstelik TV yöneticilerinin belli sığlığın üstünde gazeteci istihdam etmemesi durumu söz konusu. Suya sabuna dokunmayan, vaay yeni ürün çıkmış tarzı yayınlardan başka bir şey yapmak söz konusu değil. Halk zaten televizyona bakarak geleceğini kurmayı çoktan bırakmış durumda. Padişah kaftanı giymediğiniz sürece kimse sizi seyretmiyor.
  • Sosyal medya da basının içinde bulunduğu durumdan çok farklı bir yerde değil aslında… Herkes daha çok parlamak ve ön plana çıkmak çıkmak için daha farklı olmaya çalışıyor. Bu anlamda hayatın sıradanlaşan çirkinlik ve  kötülüklerini dile getirmek çok yanlış.
  • Sosyal medya bir tepki imparatorluğu haline dönüşmüş durumda. Birkaç kanaat önderinin açtığı yol, genelde arkasından büyük kitleler topluyor. Kanaat önderi olmanın yolu da genellikle iktidara yakın olmak ya da tanınmış kişilerle iyi geçinmekten geçiyor. Bu anlamda kamu yararı çok uzakta kalıyor.
  • Sosyal medyadaki toplum çıkarı, kedi merakının ötesine ne yazık ki geçemiyor. İnsanlar ciddi şeyleri üst üste duymaktan sıkılıyor. Bir süre sonra sizi otomatik olarak, belki de içi elvermeden görmezden gelmeye başlıyor.
  • Sosyal medyada toplum yararı konsunda konuşan insanlar bir süre sonra beğenmediklerinin değil beğendiklerinin yazılarını eleştirmeye başlarlar. Bunun sosyal ya da psikolojik sebebi nedir hiç bilemiyorum. Ama zaten kötü yazanların üstüne gitmeyip kendine yakın fikirlere getirdikleri yıkıcı eleştiri dalgası bir sosyal medya klasiğidir.
  • Sosyal medya kendi içinde akil adamlar topluluğu yaratmaktan çok uzaktır. Yine bilinen basın içinden insanlar bu dünyaya yön vermektedir. Yani daha çok bilgi ulaştırabilmek için yine aynı kısır döngünün bir parçası haline dönüyebilmeniz lazım
  • Bu arada mahalle baskısı dediğimiz şey her yerde vardır. Sosyal medya her ne kadar kendi fikirlerini ifade alanı olarak gösterilse de aslında hepimiz çalışmakta olduğumuz yerin ve yaşadığımız alanın kartvizitleriyle burada yaşarız. Tuttuğumuz takım hakkında yazdığımız yazıdan iktidar söyleşilerine kadar herşeyin mevcut işimizle bağlantısının kurulması çok kolay ve hızlı olur. Bu yüzden kimse kelleyi oltuğa alıp toplum yararına yazmak ve bunu da gelir kaynaklarına rağmen yapmak istemez.
  • Sosyal medyanın insanları yaşatacak bir kaynak sağlaması mümkün değildir. Eğer bu kaynağı bulabilen birileri varsa bunu inandırıcılığını zedeleyecek aktivitelerle yapması çok olasıdır.
  • Bu ve bunun gibi 1001 sebep sayılabilir ama aklınızda bulunması gereken en önemli şey şu olsun: Kim bu kadar olumsuzluğa rağmen hayata bir şey katmak için fikir beyanında bulunur? Bu fikir beyanında bulunan kişileri mi yerden yere vurmak gerekir yoksa kedi resmi paylaşanları mı?