Binali değil “binary” Yıldırım

binali yildirimBinali Yıldırım ile ulaştırma bakanlığının ilk aylarında tanışma fırsatı yakaladım. O zamanlar henüz Türk Telekom satılmamıştı. Ben heyecanlı bir gazeteci olarak şirketin önümüzdeki yıllarda yaşayabileceği sorunları, hem toptan hem de perakendeci olmaması gerektiğini, bu şirket satılırsa diğerleriyle altyapı paylaşımlarını yapmayacağını söylemeye anlatmaya çalıştım.

Binali Yıldırım bana bakarak şöyle dedi: “Serhat bey ben bunları bilseydim adım Binali değil binary Yıldırım olurdu…” O zamana kadar tanıştığım bakanlardan görmediğim bir yaklaşımdı bu. Gerçekten hep beraber çok güldük. Ha sonra Türk Telekom satıldı. Sonrasında TTnet ve benzeri yapıları kapatarak hem toptancı hem perakendeci oldu, diğer şirketlerle uzun süre ADSL bağlantılarını paylaşmadı, sonrasında da fiber altyapısını paylaşmadı.

İş icabı gerçekten de bir ara ailemden çok onun yüzünü gördüm. Bir dönem tüm bilişim toplantılarına katıldım. Gerçekten de bir ara ok toplantı yaptı. Hemen her toplantıda söyleyecek bir sözü vardı. Genelde biz gazetecileri kırmaz, gerçekten de hepimizin yazmasını sağlayacak bir iki çarpıcı başlığı verirdi bize.

Ben ulaştırma sektörünün köprü, bölünmüş yol duble otoban filan gibi kavramlarını bilmiyorum. O yüzden onu değerlendirirken telekomünikasyon sektörüne yaptıklarıyla onu anlamaya ve anlatmaya çalışacağım.

Öncelikle şunu söylemek lazım, bu sektöre çok büyük katkısı oldu. Bu sektörün gelişimine baktığımızda tarihi adımlar atıldığını inkar etmemek gerekiyor. Ancak bu adımlar zaten zamanı geldiği için mi atıldı yoksa bizim hissedemediğimiz bir ilerleme yaratacak ivmelemeyi o mu verdi bunu söylemek çok kolay değil. Şu bir gerçek, telekomünikasyon şirketlerine hemen her istediğini yaptırdı. Bu anlamda güçlü bir bakan olduğunu söylemekte fayda var.

Diğer taraftan şunu da söylemeliyiz, daha önce atarlı olan şirketler, onun zamanı geldiğinde asla sesini yükseltip ama hükümet de bize şunu vermiyor bunu yaptırmıyor demedi. Bu noktada acaba gerçekten söyleyecek sözü olmadığı, herşey yolunda gittiği için mi konuşamadılar yoksa konuşunca başlarına iş geldiği için mi bilinmez. Bunu sanırım 20 sene sonra bu sektörden elini eteğini çekmiş patron ve CEO’larla konuşabileceğiz. Ama herkes o ne dediyse tıpış tıpış yaptı.

Belki devletin hissedarı olması yüzünden ilk zamanlarında sektörde en çok eleştirildiği nokta, Türk Telekom’u diğerlerine kıyasla daha çok kayırdığıydı. Ancak daha sonra işler değişti. Bir gün BTK nezdinde yapılan bir toplantıda Türk Telekom genel müdürüne dönerek fiber konusunda rekabeeti diğer şirketlere bu hizmeti vermeyerek yapmayı kesmesini söyledi sert bir dille. “Bana bak Rami” demedi belki ama ona döndü ve zaman zaman ondan alıştığımız üslubunu aşarak “yeter” demeye getirdi.

“Say bakalım ne yapmış bu ülkeye” deseniz ismen şunu bunu ötekini diyemeyebiliriz ilk nefeste. Ancak ülkeye o çok koşutuğumuz köprüler, yollar ve tünellerle mi hizmet verdi yoksa nasıl hizmet verdiğini bilmediğimiz telekomla mı diye soracak olursanız ben oyumu telekomdan yana kullanırdım.

Yavaş ve sakin bir biçimde konuşan, her konuşmasında önyargılı da olsanız sizi güldürmeyi başaran üslubuyla alışıldık bir başbakan ve parti başkanı olamayabilir. Ama gazetecilere karyşı sorusu bitene kadar soru alan ve rakamlarla somut veriler üstünden konuşan bir başbakan olarak daha şeffaf bir başbakan olabilir.

Ahmet Davutoğlu’nun gidişinden sonra “düşük profilli bir başbakan gelecek” söyleminden sonra Yıldırım’ın gelmesi haksızlık olabilir. Zaytung’un son dakikasında esprili bir şekilde dile getirildiği gibi düşük profilliler arasında birinci sırada çıkmış olması onda buruk bir sevinç yaratmış olabilir. Bence o düşük profilli bir başbakan değil, yüksek profilli bir mühendis. Gerçekten yaptığı ve söylediği birçok şeyin içinde onun mühendisliğini buram buram koklayabiliyorsunuz. Bir mühendis olarak kitleleri peşinden sürükleyip Türkiye’nin en geniş seçmen kitlesine liderlik edebilir mi? Yapamayabilir diyenlerin sayısı kesin yapar diyenlerden çok olacaktır. Ama ondan beklenen de sanırım eline aldığı projeleri kesintisiz ve eksiksiz şekilde yürütmesi. Muhtemelen partinin lideri gibi gözükmeyen lideri ondan böyle bir liderlik beklemiyor.

Benim siyasi seçimlerimde AKP birinci sırada olmadığı gibi ilk sekize de giremeyebilir. Ancak partinin içinde kimi başbakan görmek isterseniz dense Binali Yıldırım’ın ismini verir, ama onu başbakan yapmazlar derdim.

Yaptılar.

Umarım çok yakından tanıdığı ve takip ettiği bilişimi başbakan olduktan sonra diğerlerinin ittiği sıralamaya itmez. Terör, ekonomi, dışişleri.. Bunların hepsi ülkenin bugünü için önemli başlıklar. Ama Binali Yıldırım öyle ya da böyle Microsoft, Turkcell ya da Samsung’un genel müdürü başbakan seçilinceye kadar ülkenin gördüğü en bilişimci başbakan olacak.